Siyaset, Tarih ve İktidar
497 okunma

Siyaset, Tarih ve İktidar

ABONE OL
29 Aralık 2022 21:23
Siyaset, Tarih ve İktidar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Muallim Naci’nin güzel bir sözü vardır; “Beni tasdik edin evlât diyorsun amma,

Bakalım doğru mu ey söz ebesi her dediğin.”

 

Bugünkü yazımda tarihsel süreç içinde, iktidar makamını, muhalefeti, dava kavramının salahiyetini, devlet ve iktidar kavramının hem iç içe hem de çok ayrı olgular olduğunu; örneklerle, anılarla ve yorumlar ile anlatmaya çalışacağım. Ve başlarken Muallim Naci’nin yukarıda belirttiğim sözüne istinaden; İttihat ve Terakki’den beri var olan vatan mefhumunu, “Siyaset döneklerin, dönmelerin ve yalancıların işi değil, ülkenin selamet ve saadeti için çalışanların işidir.” sözü ile özetleyeceğim.

İnsan onuruna yakışır bir düzlemde var olabilmek için şüphesiz, “istibdada muhalefet etmek her insanın insani, ahlaki ve vicdani sorumluluğudur” anlayışı ile hareket etmek gerekir. İstibdat makamı, mevkisini korumak için bir çok hususa yaslanabilir. İçeriğine çok değinmeden tarihimizde 1946 seçimleri buna bir örnek değil midir? Yahut 1957-1960 arası Demokrat Parti iktidarı… Bu basit 2 olay üzerinden anlamamız gereken şey nedir? CHP’nin 1946 yılında mevcut iktidarını kaybetmemek için DP’ye, DP’nin 1957-1960 arasında mevcut iktidarını kaybetmemek için CHP’ye karşı girişilen baskı kompleksi. Sonuç olarak, yılların iktidarları her türlü baskıya rağmen devrilebilmiş ve ülke ‘batmamıştır.’ Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana, isyanlar, darbeler ve darbe girişimleri, çeşitli cemaatlerin ülke içinde yapılanması, uluslararası siyasette yalnız kalmak, Sovyet Tehdidi, Kıbrıs Olayları, terör faaliyetleri, 70’li yılların anarşisi, ekonomik krizler vb. bir çok badire atlatmış ve yine ‘batmamıştır.’ Bu sorunlardan bazıları mevcut iktidarların politikalarından kaynaklanmış olsa da sonuçları devleti ve tüm ülkeyi ilgilendiren sorunlar olmuştur. İktidarlar gelip geçici, devlet ise kalıcıdır. Demek ki iktidar ile devlet; kimi zaman denk fakat asla eşit kavramlar değildir.

Bu noktada Türkiye’de muhalefet kavramına da değinmek gerekir. Uzun dönem, özellikle 1980 sonrasında başlayan pasifize edilmeye çalışan toplum nazarında muhalefet, iktidar olmak için değil yerinde kalmak için çabalayan siyasi yapılar olarak değerlendirilmektedir. Oysa yakın dönem tarihi ve günümüz bu durumun değiştiğine, belki de hiç böyle olmadığına şahitlik etmektedir. Şüphesiz günümüzden 20-30 yıl sonrasında bugünleri araştıranlar daha somut tezler ortaya koyacaktır. Bu görüşün oraya çıkmasında, son 5 yıl içerisindeki askeri ücret zammı, EYT, ÖTV, KYK gibi kavramların muhalefet tarafından, ‘halk için halka rağmen değil, bizzat ilhamını milletten alarak’ iktidar partisine düzenlettirmek zorunda bırakması bu duruma örnektir. Bugünlerin popüler konusu olan EYT, 2018 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, “Emeklilikte Yaşa Takılanlar dernek kurmuş, işe bak” şeklindeki söylemi ve EYT’liler için muhalefet tarafından oluşturulan komisyona, iktidar partisinde üst düzey görev yapan bir yöneticinin “Emeklilikte yaşa takılanlar bir darbe girişimidir. Mali disiplini yerle yeksan eder. Biz mali disiplini bozamayız, bozmayacağız. Bugün CHP de iktidar olsa böyle bir düzenleme yapamaz.” ifadeleri bulunmaktadır. Fakat sonuç, muhalefetin ne kadar önemli bir olgu olduğunu özellikle yakın dönem siyasi tarihimizde gözler önüne sermektedir.

Peki şu an gelinen noktada durum nedir? Muhalefet EYT noktasında çok büyük iş yapmış, iktidar da yılların kangren durumuna müdahale etmiştir. Fakat seçim sathı mailinde, ülkenin geleceğini de düşünmek gerekir. Çünkü üst satırlarda olduğu üzere, iktidar gider devlet kalır. -Sosyal güvenlik sistemi bunun altından nasıl kalkar? -90’lı yıllarda Demirel’in yaptığı hata tekrarlanır da Türkiye tekrar genç emekliler ülkesi mi olur? Bunu göreceğiz. Ve iyi ya da kötü sonuçlarını milletçe çekmeye devam edeceğiz.

Bitirirken, siyasi istikrar noktasında söylemsel ve eylemsel istikrar da demokratikleşme sürecinden beri Türk Milleti’ne asıl yakışan duruştur. Büyük dava adamı, rahmet Osman Bölükbaşı’nın bir sözü vardır ve şu şekilde başlar, “Dün sövdüklerini bugün övenler, dün övdüklerine bugün sövenler, göstermiştir ki..”

 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP