BÜNYAMİN GEZEN YAZDI; HÜRRİYET YOLUNDA MİTHAT PAŞA
538 okunma

BÜNYAMİN GEZEN YAZDI; HÜRRİYET YOLUNDA MİTHAT PAŞA

ABONE OL
28 Şubat 2023 12:41
BÜNYAMİN GEZEN YAZDI; HÜRRİYET YOLUNDA MİTHAT PAŞA
2

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bütün tarihçiler sübjektiftir. Mühim

olan kompozisyonu iyi yapmak, palavracılığın dengesini   iyi
ayarlamak ve ahlaksız derecesinde tahrifata gitmemek…”

 

Bütün tarihçiler sübjektiftir. Mühim olan kompozisyonu iyi yapmak, palavracılığın dengesini iyi
ayarlamak ve ahlaksız derecesinde tahrifata gitmemek…”
Mithat Paşa, Tanzimat Dönemi’nin yetiştirdiği önemli devlet adamlarından bir tanesidir. “Meşrutiyet” ve “Anayasa” kavramlarının devlet temelinde yerleşmesine ortam hazırlamış; bu noktada “şahsi saltanatını” devlet idaresinden önce gördüğü Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde rol oynamıştır. Akabinde V. Murat tahta çıktıysa da akıl sağlığında yaşanan sorunlar onun da tahtan çekilmesine neden olmuştur. Ve sıra II. Abdülhamid’e gelmiştir.

 

Şehzade Abdülhamid Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan “Kanun-u Esasi’yi” kabul edip Meşrutiyet ilan etme sözü ile 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta çıkarılmıştır…
Mithat Paşa’yı kısa anlatmak için şöyle bir anekdot paylaşmak yeterli olacaktır; maalesef Türkiye’de tarihin siyasi emeller ile zehirlenmesi, olmayan şeylerin gerçek kabul edilmesine ve cehalet şerbetinden tatlıyı, acı gerçeklere tercih eden bir kesimin var olmasına sebep olmuştur. Bu durum bazen bir etki-tepki bazen de bir kıskançlık yüzünden vuku bulmuş olabilir. Misal olarak, “
100 gram akıl varsa; bunun 90 gramı Abdülhamid Han’da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünya
Dünya’da
siyasilerindedir.” sözü buna iyi bir örnektir. Bu söz güya Alman Şansölyesi Otto von Bismarck’a aitmiş
gibi ithaf edilir. Oysa böyle bir söz, söz konusu dahi değildir…
Gerçek olan budur:
Dönemin en önemli basın organlarından olan Fransız
“La Presse İllustrée” gazetesinde Mithat Paşa’nın
19.yy’nın 2.yarısına damga vurmuş isimler ile yan
yana ifade edilmesidir. Demek ki diğer sözün çıkışı
belki de bir etki-tepki belki de bir kıskançlık eseridir.
Kim bilir. Peki bunu ciddi manada ifade eden kişiler,
yani Sultan Hamid’den bir alternatif tarih yazanlar bu
durumu bilmiyor mu? Belki de bilmiyorlar,
danışmanları yanlış yönlendiriyor. Bilemeyiz.
Konumuza dönecek olursak Mithat Paşa ekseninde
şuna da değinmeliyiz: 93 Harbi ve II.Abdülhamid’in
1.5 Milyon km2 toprak kaybetmesi. Şimdi fetihler
olduğu kadar mağlubiyetler de komutanın adı ile
anılır. Mesela II.Viyana seferinde genelde Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa adı zikredilir ki sonuçları itibariyle
tarihimizin büyük hezimetlerindendir. Fakat Padişah
da IV.Mehmet’tir. Ve bu padişaha yazılır. Kaldı ki 93
Harbi yenilgisi üzerine şöyle de bir görüş vardır;
paddişah savaşı istemez ama meclis sokmuştur.
Külliyen yalan! Savaş kaçınılmazdır. Balkanlardaki
isyan hareketleri, olaya Ruslar’ın dahil olması ve İngiltere’nin durumdan hoşnutsuzluğu ne olacak? Yahut Rus ültimatomu? Savaş çıkmasın diye toplanan konferans ve Osmanlı’ya dikte ettirilen şeyler? Evet savaş çıkmazdı. Ama kan akıtacağımıza karakter ve namusumuzdan ödün verip sırf

diğer devletler istiyor diye kanla aldığımız yerleri bıraksaydık. Sizce Abdülhamid bunu yapar mıydı? Yapmadı. Son padişah Vahdettin hariç kimse de bunu (Sevr Antlaşması) yapmazdı kanaatimdeyim. Kaldı ki Meclis-i Mebusan’ın ilk dönemi 20 Mart’ta açılmış (1877) Osmanlı Devleti’nin 31 Mart tarihli Londra Protokolü’nü reddi üzerine(içeriğini yukarıda belirttim) 24 Nisan’da Rusya bize savaş ilan etmiştir. Meclis’in ilk dönemi yaklaşık 3 ay, ikinci dönemi ise yaklaşık 2 ay sürmüş ve 13 Şubat 1878’de kapatılmıştır.
Şimdi devam edelim, şu bir gerçek ki günümüz Ziraat Bankası’nın temeli olan Memleket Sandıklarının kurucu olan Mithat Paşa büyük bir devlet adamıdır ve Sultan Hamid ondan çekinmektedir. Öyle ki Mithat Paşa’nın anayasanın yürürlüğe girmesi için padişah tarafından ekletilen 113. Maddeye (sürgün) ses çıkarılmamış fakat bu madde Mithat Paşa’nın sonunu hazırlamıştır. O savaşını verdiği anayasanın kurbanı olmuştur.
Mithat Paşa Kanun-u Esasi için, “Biz bu anayasayı Şark Meselesi’ni şimdilik kapatmak için ilan etmedik. Milletimden korkarım ona hürmet ederim başka hiçbir şeyden korkmam. Anayasayı ilan etmekten amacımız sarayın baskı yönetimine son vermek, zat-ı şahanelerine (padişah) görevini öğretmek…” şeklinde ifade etmiştir. Mithat Paşa sürgün günlerini Avrupa’da geçirmiş akabinde Suriye Valiliğine getirilmiş ve Yıldız Mahkemelerinde yargılanmadan evvel Aydın Valisi olarak görevini sürdürmüştür. Abdülaziz Han’ın katli ile ilgili Yıldız’da yargılanıp suçlu bulunmuş fakat 11 kişi olarak Taif’e sürülmüştür. Burada 7 Mayıs’ı 8 Mayıs’a bağlayan 1884 gecesinde boğdurularak öldürülmüş (Sultan Hamid bu durumdan haberi olmadığını ifade etmiştir(?)) ve Hayrullah Efendinin Risalesi ile İbrahim Hakkı Uzunçarşılı’nın eserlerinden hareketle, gasl edilmeden İbn-i Abbas Haziresine sabaha karşı gömüldüğü anlatılır. Daha sonra ölmeyip kaçtığı yönünde haberler çıkınca Sultan Hamid mezarın açılıp cesetlerin kontrol edilmesini ister ve ifadeler yeterli görülmeyip Mithat Paşa’nın kafası kesilip İstanbul’a gönderilir. Mithat Paşa’nın öldüğü kesinleşince bir rivayete göre Sultan Hamid Mithat Paşa için ‘şimdi ondan kurtuldum’ demiştir…
Tanzimat aydınları için Mithat Paşa hep ayrı bir yerde olmuştur. Öyle ki Mehmet Emin Hilmi Efendi kaside tarzındaki eserinin sonunda Mithat Paşa’nın ölümünü “Namdar olsun o cihanda da Mithat Paşa” sözleri ile bitirir.
Son olarak da Mithat Paşa’nın devlet nezdinde iade-i itibarı II. Meşrutiyet sürecinde geri verilmiş, mezarı başında tören düzenlenmiştir. Naaşının Türkiye’ye getirilmesi ise yine ilginç bir durumdur. Mithat Paşa’nın kabri, Cumhuriyet Tarihinde, Demokrat Parti devrinde ve bizzat Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın gayretleri ile anavatana dönmüştür. 26 Haziran 1951 tarihinde Şişli Camiindeki törenin ardından kortej ile Abide-i Hürriyet tepesine defnedilmiştir. Dönem gazeteleri ‘Hürriyet Şehidi Mithat Paşa’ şeklinde manşetler ile çıkmıştır. –Dikkat çekmek isterim ki Demokrat Parti Döneminde-
Cumhurbaşkanı Celal Bayar Mithat Paşa hakkında gazetecilere: “Zulüm ve istibdat insanları mağdur edebilir, fakat milletine hizmet edenlerin kıymetini hiçbir zaman azaltmıyor. Ferd-i saltanatın idaresi hanedan menfaatlerinin korunmasın pahasına irtikâp olunan cinayete karşı hak yerini bulmuş oluyor” beyanatını vermiştir.
Mithat Paşa ve Yıldız Mahkemesi için, -siyasi görüşleri bir noktada Mustafa Kemal Paşa ile ters düşüp ülkeyi terk eden- Halide Edip Adıvar’ın eşi Dr. Adnan Adıvar, “Yıldız Mahkemesi işlenmiş bir cinayeti ortaya çıkarmamış, bizzat kendisi bir cinayet işlemiştir.” şeklinde özetlemiştir…

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP